Yumurtadan başka hiçbir şey yemeyen bir
çocuğu, anne babası zamanın âlimine götürürler. Çocuğun anne babası alime;
bütün uyarı ve nasihatlerine rağmen çocuklarının yumurtadan başka bir şey
yemediğini, bu gidişle de çocuklarının gıdasız kalmasından korktuklarını söylerler.
Durumu dinleyen alim de şimdi
gitmelerini ve kırk gün sonra gelmelerini söyler. Kırk gün sonra anne babasıyla gelen çocuğu
kucağına oturtup saçlarını okşayan alim zat çocuğa:
“Yavrum
bundan sonra çok fazla yumurta yeme, diğer yiyeceklerden de ye” diye nasihat
eder.”
Aradan bir iki gün geçtikten sonra
gerçekten çocuklarının yumurtayı fazla yemediğini gören aile, soluğu doğruca
alimin yanında alırlar. Çocuğun anne babası; “hocam madem bir çift sözle çocuğa bu davranışı bıraktıracaktınız da
neden bizi kırk gün beklettiniz” diye sorarlar.
Alim de: “Siz bana çocukla geldiğiniz zaman ben de yumurtayı çok sever ve çok
yerdim. Çocuğa yumurtayı az yemesi gerektiğini söyleyebilmem için kırk gün
kendi nefsimde bunu denedim ki çocuğa söylediklerim etkili olabilsin. Yoksa
yumurtayı fazla yememesi konusunda çocuğa şimdiye kadar onlarca kişi söyledi;
fakat çocuk kimseyi dinlemedi. Yani anlayacağınız kalpten çıkan söz kalbe tesir
ederken ağızdan çıkan söz ise bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkar.” demiştir.
Çocuklarla konuşurken ağzımızdan hiç
düşürmediğimiz: “Ben senin yaşındayken, benim zamanımda, ben senin yerinde
olsaydım…” gibi cümleler çocuğumuzla iletişimi koparmamıza ve çocuğumuzun bizi
dinlememesine neden olmaktadır.
Çocukların anne babalarının sözlerini
dinlememesinin bir sebebi de daha küçük yaştan itibaren zihinsel gelişimlerini
engellemekten kaynaklanmaktadır.
Çocukların söz dinlememelerini Prof. Dr.
Üstün DÖKMEN şöyle açıklamaktadır:
“Anne babanın elinde upuzun bir “ellenmemesi gerekli şeyler” listesi
vardır. Çocukların her şeye el uzatmaları yaramazlık değil, zihinsel gelişimlerinin
özelliğidir. Aman bunu elleme, buna dokunma...”
Üstün Dökmen hocamızın da söylediği gibi
çocukların yeni yürümeye başladıkları zaman zihinsel gelişimlerinin bir özelliği
olan her şeyle oynamak isteyişi anne-baba tarafından, ona dokunma, bunu elleme, oraya gitme, yapma ve etme gibi
emirler çocukların hem zihinsel gelişmeleri engellenmekte hem de anne babasıyla
iletişim engellerini öğretmektedir.
Anne babalar, çocuklarının kendi
işlerini kendisi yapan, söz dinleyen, ders çalış demeden ders çalışan ve okulun
gözde öğrencilerinden olmalarını isterler.
Oysa bu çocuklar ileri yaşlarda iletişim
problemi yaşayan, kendi başına buyruk, ders çalışmayan, araştırma yapmayan çevreyi
incelemeyen, kitapları karıştırmayan, büyüdükleri zaman sadece etrafı
gözlemleyen fakat araştırma şevki kırılmış, ne yapacağını bilmeyen, iş
beğenmeyen ve söz dinlemeyen insanlar olacaklardır.