Recent Comments

Aydın Bir Bozkır’lı: Ali Kemal Karakaş


Eğitimci, İdareci, Aydın Bir Bozkır’lı: Ali Kemal Karakaş

Bozkır’ın akil büyükleriyle yapmakta olduğumuz röportajlar serisine bu hafta, Bozkır’da aydın deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan A. Kemal Karakaş ile devam ediyoruz.

Bozkırlı sizi tanıyor ama tanımayanlar için kendinizi tanıtır mısınız?

1944 Bozkır merkez doğumluyum. Ailem de Bozkır ilçe merkezindendir. İlkokulu 4. sınıfa kadar Atatürk İlkokulu’nda okudum. Daha sonra da yeni yapılmış olan Cumhuriyet İlkokulu’na geçtik ve ikinci mezunları olarak tamamladık. Hatta Yolören (Fartlı )köylünüz olan Mustafa Güneri başöğretmenimizdi. Ortaokulu da Bozkır Orta Okulu’nda tamamladım. 1959-62 arası ihtilal yıllarında Konya Lisesi’nde memleket hasreti çekerek okudum. O yıllarda gurbete öğrenci göndermek askere genç göndermek gibiydi. Buradan Konya’ya gidişimiz 4-5 saat sürerdi. Şubat tatillerinde çoğu zaman Kızıldüz’deki yokuştan hava koşulları nedeniyle geri dönerdik. Zorluklarla okuduk. Konya Lisesi’nin en üst katı yatakhane olarak kullanılırdı. Ne kalorifer ne de soba vardı. İki battaniye altında yatar kalkardık. Zor şartlar altında okuyorduk aynı zamanda oradaki öğrencilerle yarışarak Bozkır’ı temsil ediyorduk. Hiçbirimiz açıkta da kalmıyorduk. Ben Ankara Gazi Eğitim’i kazandım. 1966’da Siirt Lisesi’nde Türkçe öğretmeni ve Müdür Yardımcısı olarak göreve başladım. Ardından Beyşehir Üzümlü Ortaokulu’nda 4 yıl müdür olarak görev yaptım. Askerliğimi İstanbul Selimiye’de generallerin yanında emir subayı olarak yaptım. Daha sonra Bozkır Lisesi’nde Türkçe öğretmenliği ve müdürlük yaptım. 1978 de Akşehir Altuntaş Ortaokulu’na Türkçe öğretmeni olarak tayinle gönderildim. Aynı yıl Dere Ortaokulu’na geri tayin edildim. 1980 yılında Bozkır Lises’ne Müdür olarak atandım. 1985 yılında Bozkır İlçe Milli Eğitim Müdürlğü’nü kurdum ve emekli olana kadar bu görevi sürdürdüm. Görevim sırasında aynı zamanda uzun bir dönem kaymakam vekilliği görevini de yürüttüm. 1996 yılında kendi isteğimle emekli oldum. Bozkır’da ilk dersane olan “Umut Dersanesi”nin kurucu müdürlüğünü yaptım. Daha sonra şu an halen aktif olan Pi Analitik Dersanesi’ni kurdum. 2004 yılında yapılan mahalli seçimlerde o dönem bağımsız aday olan ve Belediye Başkanlığı’nı kazanan M. Akif Ülker’in listesinden belediye meclisi üyeliğine seçildim. 2009 yılında yapılan seçimlerde bu kez AKP belediye başkanı adayı olan M. Akif Ülker’in listesinden belediye meclisi üyeliğine yeniden seçildim ve halen bu görevi sürdürmekteyim.

İlk görev yerinizin Siirt olduğunu söylediniz. O dönemlerde de bugün olduğu gibi etnisiteye dayalı sorunlar var mıydı?

Evet. Hatta bu konuda size bugüne kadar ulusal basında yer almayan bir bilgi de vereceğim. Siirt Lisesi’nde Müdür Yardımcısıyım, “Amerika’dan Barış Gönüllüleri gelecek” dediler. Bizim liseye de Allen Robert Dubetsky adında bir “Barış Gönüllüsü” geldi. Bu adamla arkadaş olduk. Kendisinden öğrendiğime göre ABD’de kendisi gibi zeki İsrail kökenli öğrencileri seçmişler. Başkanları Diyarbakır’a olmak üzere, bunları Doğu ve Güneydoğu’daki illere İngilizce öğretmeni olarak göndermişler. Bir gün benden İsrail’e gitmek üzere izin istedi. Gerekçe olarak da Yahudi kökenli olduğunu belirtti. Sırf buna da bağlamıyorum ama ne ilginçtir ki 1966 yılında kürtçülükle ilgili ilk mitingler yapılmaya başlandı. Dikkatinizi çekerim daha sonraları da çekiç güç vs. o bölgeye konuşlandı. Bakın elin Amerikalısı bir planı uygulamak için kaç yıl önceden hazırlık yapıyor. Bizim gibi aceleci değiller. Örneğin Bozkırlının da en büyük özelliklerinden biri aceleci oluşudur. Vur deyince vururuz, kır deyince kırarız, sev deyince çok severiz, güven deyince herkesten çok güveniriz, her işte çok acele ederiz. Ben aynı zamanda eğitimciyim. Size öğrencimin karakterini söylüyorum. Kürtçülük olayına gelince tarih döneminde hep vardı. Bu sorun Atatürk döneminde de var, İnönü döneminde de var, Demokrat Parti döneminde de var. Boyutları değişmekle birlikte Osmanlı Dönemi de dâhil olmak üzere her zaman var. Dış mihraklar bu sorunu hazır tutar ve daima kaşır. Mesela Hatay sorunu Atatürk zamanında çözüldü fakat Fransızlar ve İngilizler orayı öyle hale getirdiler ki,  Suriye ile Türkiye’yi kaşıma sınırı orası, oradan kaşırlar. Doğuda Kerkük’ü, Musul’u bıraktılar o yarayı da oradan kaşırlar. İngiltere üzerimizde en çok casusluk faaliyeti yürüten ülkedir. Neden? Çünkü dünyada üç tane imparatorluk kurulmuş. 1) Roma 2) Britanya(İngilizler) 3) Osmanlı

İngiltere; Osmanlı’nın devamı olan Türkiye’nin gerekirse bir daha İmparatorluk kuracağını ve dünyaya hükmedebileceğini bildiğinden bizden ayrıca korkar. Çünkü biz İran, Irak gibi değiliz bir İmparatorluk kültürümüz, devlet geleneğimiz, deneyimiz var. Onun için adaları da bize vermeyip Yunanistan’la aramızda çıban olarak bırakmışlar. Bundan dolaylı çok sabırlı olmamız, iyi düşünmemiz ve çok okumamız gerekli. Dış mihraklar bizi daima ayırmaya, bölmeye çalışır. O sebeple her zaman birlik ve beraberliğe önem vermeliyiz. Nasıl ülke genelindeki insanımız, derneklerimiz memleket meseleleri konusunda birleşme sorunu yaşıyorsa Bozkır yerelinde de sen ben davasına düşersek Bozkırlılar olarak birleşemeyiz. Birlik ve beraberlikten bahsetmişken Atatürk de Onuncu Yıl Nutku’nda milletçe birlik ve beraberlik içinde çok ve büyük işler başardığımızı söylerken “yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz” diyerek yaptıklarımızı asla yeterli görmememiz gerektiğini vurguluyor. Onun için bir insan benim yaptığım yeter dediği gün bu dünyada ölmüştür.

İdareci olduğunuz dönemde (ilçe milli eğitim müdürlüğü ve kaymakam vekilliği sırasında) iktidar partileriyle ilişkileriniz ne düzeydeydi?

Devlet memuru siyasetle uğraşmaz. Devleti ayakta tutmak için her şeyi yapar. Benim idarecilik dönemimde pek çok iktidar değişti ama hepsiyle uyumlu çalıştık. Bozkır’a birçok hizmet getirdik. Bozkır Anadolu Lisesi, Kız Meslek Lisesi, Erkek Öğrenci Yurdu, Meslek Yüksekokulu, köy okullarının yapım ve onarımları; halkı ve öğrencileri bilinçlendirmeye dönük paneller bizim de idarecilik yaptığımız dönemlerde gerçekleştirildi. Bürokraside olduğum dönemde herhangi bir sendikaya üye olmadım. Şu an AK Partinin belediye meclis üyesiyim, Bozkır’ı geliştirmek için bu partide siyaset yapmayı uygun gördüm.

AK partiye son zamanlardaki eleştiriler “korku/baskı” unsuru üzerine. 28 Şubat döneminde mütedeyyin kesimin yaşadığı endişeyi bugün de başka kesimler yaşıyor. Sizce özgürlükler kısıtlanıyor mu, yoksa bu bir paranoya mı, yoksa bu söylemler siyasi malzeme olarak mı kullanılıyor?
 
Günümüzde özgürlükleri kısıtlayanlar iktidar olamaz. İktidar olmak isteyenler de özgürlükleri geliştirmek durumunda. Teknolojinin gelişmesiyle iletişim olanakları da arttı, artık en ufak bir baskı bir yerde gerçekleşirse bütün dünyanın tepkisini çekiyor. Bütün dünya bu hususta duyarlı. Irak ve Suriye örnekleri önümüzde duruyor. Şimdi Türkiye’de karanlık yerler aydınlanıyor böyle bir dönemde özgürlükler genişletilmeli.

Telefon dinlemeleri, gizli kamera ile çekilen vidyo görüntüleri siyasetin gündemini meşgul etmekte?

İnsanların özel hayatlarına mahremiyetlerine girilerek bunların siyasi maksatla kullanılması hiç hoş değil. Kanun, nizam ihtiyaçtan doğar. Teknoloji Bakanlığı kurulup yasalar buna göre düzenlense; mahkemeden izinsiz telefon dinlemeleri, ses kayıtları, gizli kasetler böyle gündeme gelemez. Bu konuda gereken adımlar bir an evvel, geç kalınmadan atılmalı.

Bozkır’a gelecek olursak. Bozkır Meslek Yüksek Okulu bünyesindeki Harita-Kadastro bölümünün gitmesi ve hapishanenin kapanması gibi örneklerden yola çıkılarak Bozkır’ın geriye gittiği sonucuna ulaşan insanlarımız var. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Bozkırlı ne kaybettiğini bilecek, neden kaybettiğini bilecek ama doğru bilecek. Kulaktan dolma ya da siyasi dedikodulardan edinilen bilgileri değil gerçek nedenleri bilecek. Ancak o zaman bilinçli şekilde masaya vuracak ve kaybettiklerinin daha iyisini isteyecek. Kadastro bölümü neden gitti? Ben de merak ettim bizzat yetkililere sordum Konya’dan üniversite yetkililerinden bilgi aldım. Bu bölüme ihtiyaç azaldığından Senato, bölümün  sayısını bire düşürmeye karar vermiş ve ilçelerdeki bölümleri kapatma kararı almış. Hadim’de belediyenin hibe ettiği binaya harita kadastro bölümü olan yüksek okul kurulmuş, böylelikle oraya taşımış oldu.. Çevre ilçelerdeki Kadastro bölümleri burada birleştirilmiş. Yani sadece bizden gitmemiş. Olayın aslı budur.

Hapishane konusuna gelelim. Dünya standartlarına uygun hapishane istemiş Avrupa Birliği. F tipi istemiş, E tipi istemiş. Bizim ceza evleri de buna uygun değilmiş. 426 tane ceza evinin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk zamanında kapatılması gündeme alınmış. Yeni bir olay değil. Türkiye’de 426 ceza evi kapanıyor Bozkır’daki de bunlardan biri. Yalnızca bir çeşit hapishanelere dokunulmuyor o da ağır ceza olan yerlerdeki hapishaneler. Bizimki de ağır ceza hapishanesi değildi. İşte böyle kaybettiklerimizi ve nedenlerini yalansız yanlışsız bilirsek bunları zıplama tahtası yaparak kaybettiklerimizin daha iyisini isteyeceğiz.

Son günlerde Bozkır’da birlik ve beraberliğin sağlanmasının gereğinden bahsediliyor peki siz Bozkır Belediye Meclisi olarak Bozkır’a hizmet hususunda birleşebiliyor musunuz?

Evet, efendim birleşiyoruz. Biz başkanın Bozkır’a hizmet hususunda getirdiği her şeye tamam diyerek destek veriyoruz. Ama Bozkır’a hizmet deyince bazı konular da var ki sadece belediyenin çabasıyla olmaz. Vatandaşa şöyle bir izlenim verilmiş belediye başkanı olan her şeyi yapar. Oysa belediye başkanı bir teklif yapsa bile Kaymakam Bey’in imzası ile yazılır yukarıya. Bu yüzden Kaymakam Bey’in başta, tepede olması şarttır. Bozkır’a hizmet konusunda öncülüğü O yapmalı çünkü devleti O temsil ediyor. Ondan sonra belediye başkanı, muhtarlar, siyasi parti temsilcileri, dernek başkanları, vakıf başkanları, sivil toplum örgütleri ve bizim gibi burada hizmet etmiş Bozkır’ı iyi tanıyan insanlar dolayısıyla halkımız bir araya gelmelidir. Şunu unutmayın ki Bozkır insanının gönül birliği içerisinde isteyip de yapamadığı hiçbir şey yoktur. Yeter ki bir hedef belirlensin ve onun etrafında tüm Bozkır gönül birliği etsin. Bakınız ben 5 yaşındaki bir çocuğun dahi fikrine önem veririm. Bana “Dede şuraya bir köprü kuruver” demişse bir çocuk yani onu mantığıyla istemişse yüzde yüz olmasa bile yüzde kırk ihtimal o köprü orada bir ihtiyaçtır. Bakınız Bozkır’da kültür hoşgörü seviyesini, hoşgörü noktasında geliştirmiş insanlar bir araya gelirse o zaman birleşme de olur, sonuç da alınır. Bu noktada parti vs. gözetilmez ortak nokta Bozkırdır, Bozkırlılıktır. Bozkır’da insanlar birbirini anlayamıyor. Çünkü yeterli diyalog ortamı oluşmuyor.

Örneğin dört yıllık bir fakülte isteğinde birleşsek bakın bize neler kazandırır. Ekonomik yönden katkı sağlar. Yüksekokulla birlikte lokantalar, berberler, inşaat malzemesi satan yerler vs. öğrenciler sayesinde hareketlenmekte ve fakülte ile daha da hareketlenir.  Artı Bozkırın Türkiye’de daha iyi temsil edilip tanınmasını sağlar. Neden? Çünkü dört yıllık fakülte mezunları bürokraside daha güzel yerlere gelirler. Bozkır’a ne kazandırabiliriz? Düşünmek lazım. Bozkırımızı şimdi vilayet yapamayız ama bir zamanlar yapıyorduk neredeyse. Direkten döndük. Hatta hükümet konağını bir kat fazla yaptırdık vilayet konağı olsun diye. Yeni hastanemiz açılınca eskisinin nasıl değerlendirileceği konusunda öğretmenevi yapalım gibi söylentiler vardı. Ben de sağlık bakanlığı binasının sağlık meslek lisesine yakışacağını buradan mezun olanların iş bulma sıkıntısı yaşamadığını o sebeple okumak zorunda olan Bozkırlının buna ihtiyacı olduğunu Kaymakam Bey’e arz ettim. Sağolsunlar yazısını şimdiden yazmışlar.  

Bakın 1996 yılında Ramazan Sarı Belediye Başkanı iken beni çağırdı. “Hocam elma festivalinde sunuculuğu sen yapacaksın” dedi. “Ben yapmam Ramazan Bey” dedim. Sebebini sorunca da “Akseki yolunu istemek üzere bakanı getirirsen yaparım” dedim. Allah razı olsun adamdan Ahmet Alkan isminde Ahırlı’lı bir milletvekili vardı ANAP’ın O’na telefon açtı, bakan Yaşar Topçu’yu buraya getirdi festivalde. Ben de 30-40 tane öğrenci hazırladım. “Çıkmaz sokak olmaktan kurtar bizi” “Sayın Bakan’ım sizi baba bileceğiz” benzeri yazılar ayarladım. Ondan sonra festivalin elma ağası seçimi için açık arttırmayı yaptırdık. Sonra “Sayın Bakan’ım elma ağasının elbisesini giydirmek üzere sizi kürsüye davet ediyorum. Arz ederim.” dedim. Bu arada elbiseyi giydirdi, teşekkür ettim. “Sayın bakanım Bozkır’ı çıkmaz sokak olmaktan siz kurtaracaksınız. Akseki yolunu istiyoruz.” Dedim. Yavaşça eğildi dedi ki “Beni tongaya düşürdün” Sonra halka dedi ki “Sayın Bozkırlılar daha kimseye kürsüde söz vermedim. Ama Bozkırlılara söz veriyorum Akseki yolunu Ankara’ya gidince gündeme alacağız” Ve neticede bu yolun ödeneği çıktı. Ben yaptım demiyorum. Yaptıklarımız hakikaten az.  Bunda kaymakamın da emeği var, parti başkanının da emeği var, belediye başkanının da emeği var. Herkesin emeği var. Ve gece gündüz dua ediyorum iyi ki Yaşar Topçu geldi, orada konuştuk ve söz aldık.

Geçenlerde sayın Bakanımız Cemil Çiçek’in Bozkır’a söz verdiği açık çek üzerine, belediye başkanımız Mustafa Uyar, Belediye Encümen üyesi Filiz Kılınçel ve Konya Bozkırlılar Derneği Başkanı Burhan Yılmaz’ın gazetede yer alan ve sayın bakana sundukları taleplerine binaen belediye mecliste bu konu gündeme geldi. Birinci talep  maddeleri “kepçe isteriz”. Mecliste şu konuşmayı yaptım; “Arkadaşlar teşekkür ederiz,  birtakım isteklerde bulunmuşsunuz. Ama arkadaşlar niye bizlerin fikirlerini hiç almadınız? Gönül koyduk biraz. Arkadaşlar birinci madde olarak kepçe değil otogar istemeliyiz. ”  Akseki yolu bitiyor otobüsler, kamyonlar geçmeye başladı yolcuyu nerede barındıracaksın kardeşim?  Miting yapılacaksa Bozkır için beraber miting de yapalım. Şimdi ben duyuyorum “Bozkırda birlik beraberlik” benzeri lafları. Arkadaş her kesimden insanı çağırsanıza. Oturuyor sağ olsunlar dört tane arkadaşımız  “Birlik beraberlik ” diyor. Üç kişi bir oluyor kaymakama gidiyor “Birlik beraberlik” diyor. Madem ben de geleyim,  Mahir Ağa da gelsin genci yaşlısı başkası da gelsin, oturalım konuşalım birleşelim.    

Yeni otogar ve dört yıllık fakülte Bozkırımız için gereklidir diye düşünüyorum. Kaymakam Bey’in de bu işlere olumlu baktığını ve zaman zaman bu konuları dillendirdiğini görüyorum. En son milletvekili adayları geldiğinde Kaymakam Bey de “Bozkırın birinci sorunu otogardır” dedi. Çok sevindim. Ben de bu projeleri gönülden destekliyorum ve sizin aracılığınızla Kaymakam Bey’e teşekkürlerimi sunuyorum.

Bozkır’ın yetiştirdiği bir eğitimci, idareci aydın bir Bozkırlı olarak vermek istediğiniz başka mesaj var mı?
Bozkırın çocuğu okumak zorundadır. Sanayimiz yok, modern tarımımız yok. Bozkır kültür şehri olmalıdır. Bozkırda yetişkin anne-babaları, kasaba ve köylerimizde yaşayan insanlarımızı eğitecek panel seminer gibi etkinlikler sıkça yapılmalıdır. Bu faaliyetler sadece hükümet konağındaki memurlara yönelik olmamalı yahut onlarla sınırlı kalmamalıdır. Köylerdeki vatandaşlarımızı da eğitmeliyiz. Her şey eğitimle olur. İktidarlar halka hizmet için gelirler. İktidarın nimetlerinden yararlanabilmek için akılcı, gerçekçi isteklerde bulunup Türkiye’nin genel siyasetine ayak uydurması Bozkır’ın çıkarına olur. Ne kaybettiysek ters düşmekten kaybettik. Gücümüzü bilelim, Torosların arasında kendimizi unutturmayalım. Nüfusumuz az, birlik olmamız şart. Zamanında askeri alay istedik Akseki binalarını yaptı orası aldı; yarı açık cezaevi istedik Ermenek aldı. Bütün bu hizmetlerin bir daha kaçmaması için şu an az olan nüfusumuza karşılık; Anadoluya yayılmış, İstanbul’daki ve hatta yurtdışındaki Bozkırlıların bile bir araya gelerek gönül birliği oluşturması gerekir. Bozkır için bir araya geleceğiz ve birlik-beraberliği bu şekilde sağlayacağız.

Röportaj: Ömür ÇAKMAK - Yılmaz KATUK

Etiketler

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.
...

buttons=(Accept !) days=(20)

Bozkır Android Uygulamasını Telefonunuza indirin!!!
Accept !