Uzun zaman
önce fikir semalarımdan yeryüzüne doğru dökülüp dağılan harflerimin yokluğundan
düşüncelerimin hece evleri, kelime ve cümle evleri kilitli kalmıştı. Lakin
evladı toprağa düşürülmüş ana ve babaların, eşleri şehit edilmiş bacıların,
Mübarek Şehitlerimizin yadigârı gözü yaşlı yetimlerin, sabır timsali Aziz
Milletimin yürek yangınlarından, ahlarından, yeryüzüne dağılmış olan harflerim;
bulundukları yerden kalkarak düşünce mekânımdaki evlerine birer birer döndüler.
Harflerimin fikir vatanımda meydana getirdiği birlik ve beraberlikten de güç
doğdu, aşağıdaki yazı ordusu meydana geldi.
2011’in
Ağustos ayında milli ve manevi hayatımız bütünleşti adeta. Ağustos ayının ilk
gününden son gününe kadar Ramazan-ı Şerif’i, içindeki bin aydan daha hayırlı
bir gece olan Leyle-i Kadir’le birlikte idrak ettik. Manevi hayatımız
ziyadesiyle bereketlenip feyizlendi. Tarihimizdeki çok önemli olan milli günler
de yine hep Ağustos aylarında meydana gelmiş ve Allah tarafından necip
Milletimize büyük ve önemli zaferler ihsan edilmiştir. Bunlardan bazıları; 1 Ağustos 1571 tarihindeki
Kıbrıs’ın Fethi, 11 Ağustos 1473 tarihindeki Otlukbeli Zaferi, 23 Ağustos 1514’deki
Çaldıran Zaferi, 23 Ağustos 1921’de Sakarya Meydan Savaşı’nın
başlaması, 24 Ağustos1516 tarihindeki Mercidabık Zaferi, 26
Ağustos 1071 tarihindeki Malazgirt Zaferi, 26-30 Ağustos 1922 tarihlerindeki
Büyük Taarruz olarak sayılabilir.
Kökü mazide olan Türk
Milleti, dâhili ve harici bedhahlarına rağmen atiye doğru gitmektedir. Bu ebed
yolculuğunda Türkiye’nin varlığını istemeyen ve üzerinde yaşadığımız coğrafyayı
ele geçirmek isteyenler, ülkemiz üzerine oynadıkları oyunları sırayla uygulamaya
koymaktadır. Bu oyunlara geçmişte olduğu gibi, günümüzde de bütün heybetiyle
karşı koyan Mehmetçiklerimiz sayesinde, üzerinde yaşadığımız topraklar düşmana
teslim edilmemiş, yurdumuzun batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar
santim santim her karış toprağına Şehitlerimizin mübarek kanları düşmüştür. Türkiye’de
Şehidi olmayan ev var mıdır acaba? Çanakkale’de, Yemen’de, İstiklâl Savaşı’nda,
Kore’de, Kıbrıs’ta ve iç güvenliğimizi sağlarken Şehit olmuş, akrabası olmayan
hane var mıdır? Elbette yoktur. Bunun bir yansıması olarak günümüzde her
köyümüzde, her mezarlığımızda belki bir, belki daha fazla Şehidimizin mezarı
vardır.
Bugün de, ihanet ve şer
odaklarının, satılmış ruhların ülkemiz üzerindeki kötü emellerine, bu nafile
çabalarına dur diyen yine Mehmetçik olmuştur, olmaya da devam edecektir. Yurdumuzun
her karış toprağındaki Mehmetçiklerimizin kanları, Şehitlerimizin mübarek ve
manevi varlıkları, bu nafile çabaları elbette boğmaya yetecektir. Çünkü bu Aziz
Millet Asker’inin adını Mehmet, soyadını da Şehit koymuştur.
“Asırlardır hep vatan uğruna,
Siper olduk, düşman kurşununa,
Yazılmıştır vatan toprağına;
Siper olduk, düşman kurşununa,
Yazılmıştır vatan toprağına;
Adım Mehmet’tir, soyadım Şehit.
Albayrağımın rengi kanımdan,
Vatanıma can verdim canımdan.
Milletim beni tanır adımdan;
Adım Mehmet’tir, soyadım Şehit.”
Vatanıma can verdim canımdan.
Milletim beni tanır adımdan;
Adım Mehmet’tir, soyadım Şehit.”
Evet, adını doğuştan
Mehmet, soyadını da Şehit koyduğumuz yiğitlerimizi; vatanımız, milletimiz ve
hürriyetimiz uğruna Şehit olan Mehmetçiklerimizi, bir hilal uğruna, cennet
vatanımız Türkiye'yi cehennem yaptırmamak uğruna toprağa düşürülmüş, adı
Mehmet, soyadı Şehit olarak gönüllerimize isimleri nakşedilmiş kahramanlarımızı,
Peygamber aguşundaki Aziz Şehitlerimizi manevi günlerin doruklara ulaştığı bu
günlerde ve sonraki günlerde yâd etmek gereklidir. İmkânı olanlar mutlaka
Çanakkale Şehitliğini, İstanbul Edirnekapı Şehitliği’ni ziyaret etmeli, imkânı
olmayanlar İl, İlçe, kasaba ve köylerinde bulunan Şehitliklere ve Şehit
mezarlarına giderek dua etmeli, en azından şehitlerimize bir Fatiha
okunmalıdır.
Bu ziyaretlerimize sadece
Şehitlerimiz değil, Şehitlerimizin hemen yanı başında hüzünlü bir şekilde duran
Türk Bayrağımızın da sevindiğini göreceksiniz. Şehitliklere yapacağımız
ziyaretlerle Türk Bayrağımızın hüznü sevince dönüşecek ve bir yerlerden aniden
esiveren meltemlerle Bayrağımızın şanlı şanlı dalgalanmaya başladığını
göreceksiniz.
Bununla birlikte dini ve milli
bayramlarda Gazilerimiz ile Şehitlerimizin aileleri ve yetimleri de
unutulmamalı, onlar da ziyaret edilip, hal ve hatırları sorulmalı, gönülleri
alınmalı, yalnız olmadıkları onlara hissettirilmelidir. Bunlar bizim; adı
Mehmet, soyadı Şehit olanlarımıza yapmamız gereken, onlara layık oldukları
şekilde davranmakla mükellef olduğumuz vatandaşlık görevimizdir, milli hasletlerimizdendir.
Bu topraklar üzerinde hür olarak yaşamamızı sağlayanlara bu minnet borcumuzu
ödemek gereklidir. Maddi kaybımızın hiç olmayacağı, ama manevi kazancımızın
sayılamayacak kadar çok olacağı bu ziyaretlerimizin bundan sonra bir alışkanlık
haline getirilmesi temennisiyle; 2011 yılı Ağustos
ayının 30. günündeki 30 Ağustos Zafer Bayramı ile Ramazan Bayramınızı kutluyorum,
bu Bayramların milli birlik ve beraberliğimize vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz
ediyorum.