Bu günü anlamak için düne bakmak, yarınların planını yapmak gerekir!
Günümüzde öyle bir ekonomik
sistem içinde yaşıyoruz ki, Bu sistem savaşlar başlatıyor, insanları öldürüyor,
yaralı bırakıyor çocuklar yetim bırakıyor. Darbeler rejim değişiklikleri
planlıyor yeniden ülkeler dizayn ediliyor. Hep menfaatler kendi ülkelerinin
çıkarları amaç rahat içersinde yaşamaları için her şeyi mubah gören bir
zihniyet yapısı.
İkinci Dünya savaşında Avrupa’da
50 milyona yakın insan ölür. Savaş yüzünden ülkelerin ekonomileri yıkılır. ABD
de bu savaşa katılır ancak kendi topraklarında ciddi olarak bir saldırı ve
yıkım olmaz. Çünkü Rockefeller gibi zengin sermayedarlar Hitlere ve diğer
devletlere silah ve gıda malzemesi pazarlayan iş adamları sermaye birikimleri sağlarlar.
Savaş Avrupa’yı bitirirken ABD güçlenir işte ABD de biriken bu paranın ihtiyaç
sahiplerine ulaşması borç verilmesi ekonominin büyümesi için önemli bir adımdır.
Bu maksatla 1944 yılında ABD nin Bretton Woods kasabasında bir toplantı yapılır.
Burada dünya ekonomisini önemli ölçüde etkileyen, bugün bile tesirleri görülen
kararlar alınır İMF ve Dünya Bankası bu toplantıda alınan kararlar sonucu
kurulur.
İMF nin o tarihte açıklanan kuruluş amacı; ikinci Dünya savaşı
sebebiyle ekonomileri batakta olan ülkelerin bütçe açıklarını düşürmek,
iktisadi yapılarının düzelmesine yardımcı olmak için kısa vadeli finansman ve
teknik destek sağlamaktır. İMF kredi vererek bu yolla ülkeleri bağımlı kılmakta
ve bataklık durumlara sürüklemektedir.
Dünya Bankasının açıklanan kuruluş amacı; Yıkılan şehirlerin tekrar
kurulması, alt yapı projelerinin onarılması, yenilenmesi için uzun vadeli kredi
vermektir. Ancak asıl gaye İMF nin ki ile aynıdır. İMF ve Dünya Bankası
birlikte hareket eder. Önce hedefteki ülke borçlandırılır. Bunların
direktifleri dışına çıkınca kredi musluğu kısılır. Ülke yönetimi derhal itaat
etmek zorunda kalır. Zira devlet borçludur, tüketim ekonomisi ile
şartlandırılmış halk borçludur.
Dünya Bankası ve İMF nin merkezi Washington’dadır.
Her iki kuruluşunda sermayesindeki en büyük hisse Musevi aileler olan Rockeller
ve Rothsehilt’lere aittir. Bilindiği gibi Rothsehild ‘ler İngiltere banka
sisteminin % 100’üne Fransa’da ise % 98’ine sahiptir.
Bretton Woods toplantısında alınan önemli
bir kararda! Altına dönüştürülebilen tek para biriminin ABD Doları olması
ve diğer ülkelerin paralarının değerlerinin ABD dolarına göre ayarlanmasıdır. Toplantıda 35 dolar= 1 ons Altın olarak sabitlenmiştir.
Bu çerçevede her dolar saptanan altın karşılığı çerçevesinde basılacak ve
ABD Dolar verip altın alabilecekti. Bu kararla ABD Doları dünya parası haline
geldi. Merkez bankaları altın yerine ABD Doları depolamaya başladı. Dolar rezervi para oldu. Böylece dünya
küresi çapında işgalin finans kaynağı sağlanmış oldu. ABD üretmeden para
kazanmanın yolunu bulmuştu. ABD ekonomi yönetimi matbaada para basıyor, başka
ülkelerin ürettiğini hiç bir emek harcamadan satın alıyordu. Basılan paralar
Dünya bankası ve İMF tarafından yüksek faiz karşılığı ülkelere kredi olarak
verilmeye başlandı.
Bu gelişmeler karşısında Fransa
Cumhurbaşkanı de Gaulle ile Alman Başkanı Adenauer ABD nin altın karşılığı
değil karşılıksız dolar bastığını tespit ettiler. Piyasadan dolar toplayıp ABD
ye Al dolarları ver altını demeye karar verdiler.
Rusya’yı da ABD ye altın satmaması için bilgilendirirler. Bu planı fark eden
ABD, usta bir oyunla Avrupa çapında 68 gençliği ni ortaya çıkarır ve 68 kuşağı
hareketi başlar. Bu çalkantılar sonucunda de Gaulle siyasetten çekilir.
1971 yılında yaşanan bütçe açığı
sebebiyle ABD Bretton Woods anlaşmalarından ayrılır. Doların altın karşılığına
ilişkin kararı kaldırılır. Ülkelerin ellerindeki dolarlar kâğıt parçasına
dönüşür. İMF, Dünya Bankası, GATT ve ABD diğer ülkelerin boğazlarını sıkarken,1961
yılında OECD(Ekonomik işbirliği ve Kalkınma Örgütü) kurulur. Amaç üye ülkelerin
ve ABD nin Marshall planı çerçevesinde kalkınması olarak belirtilir. OECD
ekonomik büyüme yolunda borçlanmayı normal kabul ettirerek ülkelerin borç
yükünü artırmıştır. Bu gün Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, İzlanda borç
yüzünden kıvranıyor.(Ağah Oktay Güner)
Biz Türkiye nin de içine
sokulduğu üretmeden tüketme politikasını terk ederek üreten ekonomiye bir an
evvel geçmesi gerekmektedir. Milli kaynaklarımızı top yekun harekete geçiren,
her türlü israfa son veren,ekonomi politikalarıyla süper gücün kölesi olmak
yerine kendimizin sultanı olmak zorundayız.