Bundan tam 1440 yıl evveldi. İnsanlık âleminin her türlü hayadan, yaşam kalitesinden, dahası insanlıktan yoksun olduğu, Anadolu tabiri ile “azgının alızı yediği” (güçlünün güçsüzü ezdiği) üst düzey veya değişik yaratılışta, ailelerinin soylu olduğunu zanneden bu cahil insanlar…
Sadece egolarını tatmin için insanları köle olarak alan, satan onlara olmadık eziyetleri reva gören, adam öldürmekten, yabani yırtıcı hayvanlara insanları yem etmekten zevk alan, kız çocuklarının diri diri toprağa gömen insanların topraklarında…
Dünyayı nur saçarak şereflendiren Hz. Peygamber… Efendimizin babası Abdullah daha Hz. Muhammed dünyaya gelmeden 25 yaşlarında vefat etmiş, annesi Hz. Âmine’yi ise 6 yaşında iken kaybetmiş…
Onun dünyaya teşrifi ile öyle bir değişiklikler olmuş, öyle olağan üstü haller zuhur etmiş ki… İşte onlardan… Kisra saraylarında putlar düşmüş, kırılmış, onlara yakılan mumlar sönmüş dünyayı bir nur ışığı, huzmesi kaplayıvermişti.
Onun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıç… O gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabah... İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmış…
Bu gece, Müslümanlar arasında yüz yıllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı “Vesiletün'necat” olan Mevlid kitabı O’nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.
Bu, bilhassa Anadolu kırsalında, Konya köylerinde, bizim köyümüzde kışın girmesi ile başlayan mevlit okutma merasimleri mutlaka her ailenin mutlak yaptığı veya yapmaya çalıştığı bütün köylüye ve dışardan davet ettiği misafirlerine yemekli ikramda bulunduğu bir güzel hasletti.
Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O’nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak, hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimiz’e olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.
Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
O yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler. Sebe - 28
Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
O yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler. Sebe - 28
İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamberimizin tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. Onu örnek almak, kitabımız Kur'an'a uymaktır.
Peki, bu geceyi nasıl ihya etmeliyiz?
Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî rahmet olan böyle yüksek şanlı bir Peygamber'in ümmeti olmakla şereflenmiş bulunan biz müminlere ne mutlu! Bu geceyi vesile bilerek, O'na ümmet olmanın şuuruna erebilmek, Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için en azından bir Tesbih namazı kılalım, bir de bol bol kuran okuyarak Hatim yapalım.
O güzel peygambere ümmet olan müminlere gevşeklik yakışmaz. Unutmayalım...
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin, doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhîler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir, sadece bu geceyi yaşamak yeterli değildir. Yüce Allah'ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu, Peygamberimizin bize gösterdiği yolu takip etmektir.
Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî rahmet olan böyle yüksek şanlı bir Peygamber'in ümmeti olmakla şereflenmiş bulunan biz müminlere ne mutlu! Bu geceyi vesile bilerek, O'na ümmet olmanın şuuruna erebilmek, Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için en azından bir Tesbih namazı kılalım, bir de bol bol kuran okuyarak Hatim yapalım.
O güzel peygambere ümmet olan müminlere gevşeklik yakışmaz. Unutmayalım...
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin, doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhîler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir, sadece bu geceyi yaşamak yeterli değildir. Yüce Allah'ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu, Peygamberimizin bize gösterdiği yolu takip etmektir.
Bu yıl Sevgililer Günü’ne rastlayan Mevlid Kandili’ni layıkı ile değerlendirelim…
Zira Sevgililer Günü’nün bizim örf adetlerimizle bir ilgisi yoktur…
Mübarek Mevlid kandili tüm insanlığa hayırlar getirsin niyazımızla…
Vesselam…