“Uyuzu yurdundan kovmak” diye bir deyim vardır…Anadolu
kırsalında bilhassa dağ köylerinden atalarımız tarafından çok kullanılan bir
sözdür bu… İşte şimdi Kilistra köylülerine devlet babanın yaptığı zulmün
karşılığını bu söz anlatır… “Uyuzu yurdundan mı kovacan?”
sorusuna devletin cevabı “Ne yazık ki evet”.
Bundan bir yıl kadar önce yazmıştım… “Antik Kilistra köylülerimin antika dertleri” diye hani hatırlarsınız… İşte o zaman yazdıklarım gerçek oluverdi. Köylülerimizin yıllardır hatta asırlardır ekip diktikleri tarlalarını tapu kadastro çalışmaları bahanesi ile “2 B” adı ile orman arazisi diye köylünün elinden alıp Milli Emlak’a devri ile başlamış olan süreç şimdi köylülerimizin başına dert açmış buna bendeniz de dahilim tabi.
Köyümüze 7-8 kilometre kadar uzakta olan Körkuyu Boğazı mevkiimiz var bizim. Bir çok köylümüzün burada tarlaları mevcut… Ben 66 yaşındayım aklım erdiğinde babam, annem merhum buralara ekin ekiyorlardı. Sonra nasıl oldu ise 2006 yılında buralar köylülerin elinden alınıp 2 B yani orman arazisi nitelendirilip devlete geçti…
Bu yerlerde köylülerin ve hepimizin aklının almadığı şey şudur. Nasıl oluyor da hemen yanı başındaki sınır tarlaya tapu verilirken, bizim araziler devletin oluyor, kavrayamadık… Bir açıklaması vardır sanırım bunun.
Hemen dibimizdeki bir araziye tarla diye tapu veren devletin tapu ve kadastro yetkilileri hangi vicdana, hangi akıl ve mantığa dayandırdılar ise hayli kalabalık bir araziyi orman adı ile köylülerden almışlar ve geçen yıl köye bir liste göndermişler… Köylüler de yazık ne olduğunu bilmeden “Orman diye elimizden aldıkları tarlalarımızı galiba bize geri satacaklar” diye düşünerek kaderlerine boyun eğip tahakkuk ettirilecek bir fiyattan almaya hazırlanırken bir de ne oldu biliyor musunuz? Şimdilerde orada tarlası bulunan her köylüye bir tarlasının dekarına göre 500 - 600 TL hatta bazılarına 1000 TL’ye kadar icralı ödeme emri çıkarıvermiş bana da 160 TL ceza geldi. Devlet babanın Milli Emlak’taki yetkililerinden…
Sadece bu tarlalar mı? Daha neler var neler, bu köyde. Köylülerin asırlardır oturdukları dede babadan kalma evlerinde de 1000 liranın çok üzerinde kira bedeli istiyormuş, “buralar sit alanı ilan edildi bana aittir” diyerek. “Eee ne yapsın gariban köylüler yan ağla, dön ağla bu durumdan mutazarrır olan sadece benim Gökyurt (Gilisıra) köylülerim değil aynı durum geçmişte aynı yıllarda kadastro çalışması yapılmış olan Gökyurt, Kumrallı ve Kayalı köyleri bu işe dahil, ağlayan ağlayana… Zaten ekilecek olan az arazi ile kıt kanaat geçinen kırsal kesim dağ köylüsü insanlar bu paraları nasıl ödeyeceğiz diye yanıp yakılmakta.
İşte Türkiye’nin durumu bu vurun abalıya… Gelen ödeme emirlerinde ne yazıyor biliyor musunuz? Yetkililer önce resmi gazeteden şundan bundan diye kanuni gerekçeleri yazdıktan sonra “bu adı geçen yerleri 2006’dan bu yana kullandığınız için devlete şu kadar borçlusunuz, süresi içerisinde bu tebliğ olunan meblağları ödemezseniz icra yoluyla tahsil cihetine gidilecektir” diyor. Bu bana göre resmen halkı yuvasından evinden tarlasından çıkarmanın kısa yoldur. İyi de zaten bu insanlar ben iyi biliyorum ki bu tarlalarını bir yıl ekerler, bir yıl da nadasa bırakırlar… Yani her sene masraf yaparlar ama 2 yılda bir ürün alırlar yoksa buralarda her yıl ekim yapsanız ekin olmaz. Ama devlet baba 4-5 senelik irat aldığınız için diye hesabını inceden kaba taslak yapar ve köylü vatandaştan bu ödemeyi ister. Vatandaş ne yapsın, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık… Bir yanda devlet baba istiyor, “buradan kazandığının 10 katını vereceksin” diyor. Ödemezsen icraya veriyor, devlet gücü ile alıyor. Bir yanda köylü kardeşlerimin cebi boş kendilerine ve çoluk çocuğuna bir bayramlık almaktan aciz...
İşte mübarek Ramazan ayı geldi, her şey ihtiyaç… Ekin, harman zamanı… Devlet dairesinde oturup yattığın yerden hesap yapıp postaya verip göndermek kolay. Haydi git de Temmuz
Bundan bir yıl kadar önce yazmıştım… “Antik Kilistra köylülerimin antika dertleri” diye hani hatırlarsınız… İşte o zaman yazdıklarım gerçek oluverdi. Köylülerimizin yıllardır hatta asırlardır ekip diktikleri tarlalarını tapu kadastro çalışmaları bahanesi ile “2 B” adı ile orman arazisi diye köylünün elinden alıp Milli Emlak’a devri ile başlamış olan süreç şimdi köylülerimizin başına dert açmış buna bendeniz de dahilim tabi.
Köyümüze 7-8 kilometre kadar uzakta olan Körkuyu Boğazı mevkiimiz var bizim. Bir çok köylümüzün burada tarlaları mevcut… Ben 66 yaşındayım aklım erdiğinde babam, annem merhum buralara ekin ekiyorlardı. Sonra nasıl oldu ise 2006 yılında buralar köylülerin elinden alınıp 2 B yani orman arazisi nitelendirilip devlete geçti…
Bu yerlerde köylülerin ve hepimizin aklının almadığı şey şudur. Nasıl oluyor da hemen yanı başındaki sınır tarlaya tapu verilirken, bizim araziler devletin oluyor, kavrayamadık… Bir açıklaması vardır sanırım bunun.
Hemen dibimizdeki bir araziye tarla diye tapu veren devletin tapu ve kadastro yetkilileri hangi vicdana, hangi akıl ve mantığa dayandırdılar ise hayli kalabalık bir araziyi orman adı ile köylülerden almışlar ve geçen yıl köye bir liste göndermişler… Köylüler de yazık ne olduğunu bilmeden “Orman diye elimizden aldıkları tarlalarımızı galiba bize geri satacaklar” diye düşünerek kaderlerine boyun eğip tahakkuk ettirilecek bir fiyattan almaya hazırlanırken bir de ne oldu biliyor musunuz? Şimdilerde orada tarlası bulunan her köylüye bir tarlasının dekarına göre 500 - 600 TL hatta bazılarına 1000 TL’ye kadar icralı ödeme emri çıkarıvermiş bana da 160 TL ceza geldi. Devlet babanın Milli Emlak’taki yetkililerinden…
Sadece bu tarlalar mı? Daha neler var neler, bu köyde. Köylülerin asırlardır oturdukları dede babadan kalma evlerinde de 1000 liranın çok üzerinde kira bedeli istiyormuş, “buralar sit alanı ilan edildi bana aittir” diyerek. “Eee ne yapsın gariban köylüler yan ağla, dön ağla bu durumdan mutazarrır olan sadece benim Gökyurt (Gilisıra) köylülerim değil aynı durum geçmişte aynı yıllarda kadastro çalışması yapılmış olan Gökyurt, Kumrallı ve Kayalı köyleri bu işe dahil, ağlayan ağlayana… Zaten ekilecek olan az arazi ile kıt kanaat geçinen kırsal kesim dağ köylüsü insanlar bu paraları nasıl ödeyeceğiz diye yanıp yakılmakta.
İşte Türkiye’nin durumu bu vurun abalıya… Gelen ödeme emirlerinde ne yazıyor biliyor musunuz? Yetkililer önce resmi gazeteden şundan bundan diye kanuni gerekçeleri yazdıktan sonra “bu adı geçen yerleri 2006’dan bu yana kullandığınız için devlete şu kadar borçlusunuz, süresi içerisinde bu tebliğ olunan meblağları ödemezseniz icra yoluyla tahsil cihetine gidilecektir” diyor. Bu bana göre resmen halkı yuvasından evinden tarlasından çıkarmanın kısa yoldur. İyi de zaten bu insanlar ben iyi biliyorum ki bu tarlalarını bir yıl ekerler, bir yıl da nadasa bırakırlar… Yani her sene masraf yaparlar ama 2 yılda bir ürün alırlar yoksa buralarda her yıl ekim yapsanız ekin olmaz. Ama devlet baba 4-5 senelik irat aldığınız için diye hesabını inceden kaba taslak yapar ve köylü vatandaştan bu ödemeyi ister. Vatandaş ne yapsın, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık… Bir yanda devlet baba istiyor, “buradan kazandığının 10 katını vereceksin” diyor. Ödemezsen icraya veriyor, devlet gücü ile alıyor. Bir yanda köylü kardeşlerimin cebi boş kendilerine ve çoluk çocuğuna bir bayramlık almaktan aciz...
İşte mübarek Ramazan ayı geldi, her şey ihtiyaç… Ekin, harman zamanı… Devlet dairesinde oturup yattığın yerden hesap yapıp postaya verip göndermek kolay. Haydi git de Temmuz