Ne desem şimdi…
Sorkun belediyesinin hazırladığı Mevka'nın desteklediği damlama sulama projesi kapsamında Aygır Gediğine yapılan ve yapılırken ağaçların söküldüğü doğallığın bozulduğunu geçmiş yazılarımda paylaşmıştım.
Yazılarıma ve sosyal paylaşım sitelerinde paylaşımda
bulunduğum görüntülere birkaç dosttan başka hiçbir destek verilmedi… Üstüne
üstlük suçlandım. Galiba dostlarım
yanılmış ve suçlayanlar haklıymış. Öyle olmasa idi hiç kimse böyle kendilerinin
dahi inanmadığı bir cevap metni yazmazdı.
Bu ilçenin mülki amirleri biraz olsun farklı düşünselerdi bu
doğal güzelliklerin bozulmasına göz yummazlardı. Demek ki ben yanlış düşünmüş
halüsinasyon görmüşüm.
Aygır Gediğinin doğal
yapısı hiç bozulmamış…. Hiç ağaç kesilmemiş..
Eee zaten her türlü yönü ele alınmış ve Bölgemize yararlı
olduğu kanaatine varmış böyüklerimiz. Bize susmak düşer…
Hayır, kesinlikle böyle düşünmüyorum… Ben bu yapılan
tahribata göz yumamam. Benim gördüğüm güzellikleri benim oğlum, onunda oğlu,
gelecek neslimizin de aynı şekilde görmesi ve koruyup kollaması için yumamam…
Yaşlı bir amca ekip biçtiği tarla için
bana “ ben bu tarlayı torunumdan emanet aldım.Ona teslim edene kadar emanetine
gözüm gibi bakacağım” demişti…. Aygır Gediği’de hiç kimsenin olmasa dahi, O
sözde Bozkır adı ile başlayan kuruluşlar ve onların başında duran duyarsızların
umrunda olmasa dahi. Benim umurumda ve benim emanetimdir…
İşin canımı acıtan bir yönüde nedir bilir misiniz? Aygır
Gediğine iş makinesi ve beton binaların dolmasına sebep olan ve bu tahribatı “
doğal yapıyı bozmadan” yaptım diyen insanın, bu güne değin saygıda hiç kusur
etmediğim ve halen de saygı ile söz etmek istediğim Abdurrahman KEŞİR’in emekli
bir ÖĞRETMEN’in yapmış olmasıdır.
İçim dolu.. Yazacak söyleyecek çok şey var ama… Bu ilçenin
bir kaymakamı var, onlarca derneği var. Binlerce aşığı varya… Onlar
susuyorya…Ben konuşacağmı konuştum.