İÇİMİZDEN BİR SİYASETÇİ: HASAN GÜDÜCÜ
Kimi korkudan girmek istemez siyasete, kimisi "anlamadığından".. Kimine göre ise siyasete bulaşan yalana bulaşır. Oysa siyaset, hak arama sanatıdır. Üzerinde her türlü olumsuz spekülasyona rağmen itibarlı ve gerekli bir iştir. Bedelinin ağırlığına ve zorluğuna rağmen halk kendi siyasetçilerini üretmezse, kendinden olmayanlarca yönetilmeye mahkum olur. Bozkırımız idarecisini de, bürokratını da, siyasetçisini de yetiştirdi. Hasan Güdücü onların içinde en çok elini sıktığımız, en çok yüzünü gördüğümüz siyasetçilerden birisi. Uzun soluklu siyasi
yaşamında sendikal mücadelelerden, milli görüşe kadar uzanan yelpazede içimizden biri olarak siyaset yaptı. Uzun süredir benimsediği merkez siyaseti O'nu kurulduğu günden beri Adalet ve Kalkınma Partisinde etkin bir biçimde yer almaya yöneltti. Türkiyemizin ve Bozkırımızın birliğe ve yeni umutlara ihtiyacı olduğu bugünlerde, iktidar partisinde önemli görevler üstlenmiş bir Bozkır sevdalısı olan sayın Hasan Güdücü'yle röportaj yapmanın yararlı olacağını düşündük. Kapısını çalıyoruz, Hasan Güdücü bizi her zamanki gibi güler yüzle karşılıyor.. Aldığı plaketler ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzalı AK Parti Siyaset Akademisi Başarı Belgesinin vitrinini süslediği mütevazı evinde söyleşimize başlıyoruz:
-Tanımayanlar için kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
-Hasan Güdücü, 1949 Bozkır Honu mahallesinde doğdum. 15 yaşında Konya Endüstiri Meslek Lisesini okumak için Konya'ya gittik, onu bitirdik, askere gittik. Askerden geldiğimizden bir hafta sonra Seydişehir Etibank Aliminyum Tesislerine teknisyen olarak girdim. 25 sene burada çalıştım. Sovyetler Birliğinde sekiz ay Alimünyum üretim üzerine eğitim aldım. Ankara'da çeşitli idarecilik kurslarına gittim. Emekli olduktan sonra Bozkır'da İl Genel Meclisi üyeliğine seçildim. Aynı zamanda İl Daimi Encümen Üyesi oldum. Bozkır'da AK Parti Kurucu İlçe Başkanı olarak yer aldım.
-Bozkır'da Adalet ve Kalkınma Partisi İlçe Teşkilatı Nasıl Kuruldu?
-AK Partiye karşı büyük bir ilgi vardı. AK Partide ışığı gören herkes ilçe başkanı olmak istiyordu. Benden haberleri yoktu pek. Kurucu başkanlık görevi bize tevdi edildi. Bizim varmamız süpriz oldu. Tüm köylerde ve beldelerde teşkilatı oluşturduk. Ailemin sağlık gerekçeleri, kalp krizi ve benzeri rahatsızlıklar nedeniyle o görevi bırakmak mecburiyetinde kaldım. Konya'ya yerleşip Selçuklu ilçe teşkilatında görev aldım. İki sene aktif siyaseti sürdürdükten sonra, kendimizi emekli ettik. Çağrıldığımız zaman -ki çağrıyorlarda zaten- haftalık, aylık danışma toplantılara katılıyorum, yardımcı oluyorum yine.
-Şu durumda soracağımız sorular şahsınızı bağlayacaktır ancak iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisini temsil etmiş birisi olduğunuz için öncelikle size şunu sormak istiyorum; Türkiye'de parti genel merkezlerinin gücüne güç katan siyasi partiler yasası ve yüzde %10'luk seçim barajını kapsayan seçim yasası var. "Bu yasalar toplumun aslında tanımadığı, bilmediği temsilcilerin siyasette etkin olmasına yol açıyor; farklı fikirler mecliste yeterince temsil edilemiyor" şeklinde eleştirilere konu oluyor, siz siyasi partiler ve seçim yasasını demokratik buluyor musunuz?
-Demokratik bulmuyorum. Seçim sisteminin kesin olarak değişmesi lazm. Yıllardır Türkiye'nin sancılarından birisi bu. Yıllardır uygulanagelen bir şeydir, işte zaman zaman istediğimiz insanlar seçilemiyor, seçilenler her zaman rahat hareket edemiyor. Önümüzdeki dönem AK Partinin yapacağı işlerden birisi de sanıyorum ki bu seçim sistemini değiştirmek olacaktır. PKK Meselesi halledilmek üzere, bugün yarın bitecek. Türkiye'nin önü açılacak. Memlekete demokrasi geliyor. Ne demek istediğimi ancak yaşayanlar bilir. 1960 İhtilâlini çocukken gördüm, 12 Mart 1971 muhtırasını gördük o dönem sendikacıydık, nesini söyleyeyim doğduğumuzdan beri örf-i idare (sıkıyönetim) ile idare ediliyoruz. Yaşım itibariyle hep sıkıyönetimlerle geçti hayatımız. Sıkıyönetim vesayetini kaldırmak için uğraşırken seçim sistemi reformuna henüz girilemedi ama inşallah AK Parti iktidarı bu sorunu da önümüzdeki dönemde çözecektir. Türkiye'nin demokratikleştiği bir gerçek. Gençliğimizde biz istediğimiz gazeteyi okuyamazdık. Nerlerden nerlere geldik. Yazarları okuyamadık, bir Necip Fazıl'ı, bir Nazım Hikmet'i okuyamadık. Okutturmadılar. Şimdi okuyabiliyor insanlar, bu nedir, demokraside bir ilerlemedir. Zamanla siyasi partiler ve seçim yasasıda demokratik yönde değiştirilecektir. Türkiye demokratikleştikçe, millet yönetime katıldıkça, var olan sorunlar da kendiliğinden azalacaktır.
- Bu hükümet döneminde yaşanan bazı operasyonlar; örneğin gazetecilerin, akademisyenlerin, kimi siyasi parti temsilcilerinin ve 400'e yakın emekli ve muvazzaf subayın tutuklanması eleştirildi. Hatta en son sayın Başbakan da yargıya Ergenekon ve Balyoz davalarındaki uzun tutukluluk süreleriyle ilgili eleştirilerde bulundu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Şimdi biz hep yargı bağımsızlığı dedik. Herkes gibi biz de meseleyi böyle gördük. Operasyonlar, davalar, tutuklamalar yargının iradesiyle oldu. Memlekette demokrasi varsa, demokrasi geldiyse; suçlu olanlar, devlet içinde çete kuranlar hesap versin. Benim kaybettiğim 40 yılın hesabını kim verecek? Siyaset yaparken çoğu günlerimizi titreyerek geçirdik. Halen de titriyorum çünkü sıkıyönetimlerden geldik buralara. "Sağa bakmak suç, sola bakmak suç" bu korkularla yaşadık. O nedenle -hesaplaşma manasında değil- ama suçu olan varsa, tespit edilmişse cezasını çeksin. Kurunun yanında yaş da yanmasın, yargı bu konularda mümkün mertebe maduriyetlere yol açmadan çabuk karar versin. Yargı sisteminde var olan eksiklikler de görüyorsunuz yargı paketleriyle, birinci yargı paketi, ikinci yargı paketi, üçüncü yargı paketi şimdi de dördüncü yargı paketiyle giderilmektedir. Hükümet üzerine düşeni yapmaya gayret ediyor. Geçmişte çok karanlık dönemler yaşandı. Şimdi öyle değil. Başbakan da geçmişte acılar çekti, hapiste yattı, neyin ne olduğunu, maduriyetleri en iyi bilenlerdendir.
-Bozkır'a gelecek olursak; Bozkır ne zaman kalkınacak, ne zaman gelişecek?
Bozkır gelişmiş(!)
-40-50 yıl evveline kadar neredeyse Karaman, Çumra, Seydişehir ile aynı seviyedeyken, onlar uçtu gitti Bozkır daha köklü bir ilçe olmasına rağmen onların çok gerisinde kaldı. Neye bağlıyorsunuz bu durumu?
- Ne yapacağız Bozkır'da?.. Ben siyasetteyken her Bozkır'a vardığımda şunu söylerdim. Bozkır kandırıldı. Kimileri boşu boşuna siyaset yapmış, sırf kendisi için. Ben Doğru Yol Partisinin İl Genel Meclisi üyesiydim ve televizyondaki bir açık oturumda "İl Genel Meclisi üyesinin görevi ne?" diye sorduklarında "El kaldır, el indir" dedim. Valiyi 18 defa Bozkır'a getirdim. Ama Bozkır'ın birşeye ihtiyacı yok(!) Korkmuşlar mı, ürkmüşler mi bilmem, validen birşey isteyemediler. Halkın gözünün önünde meşhur çay boyuna getirdim geldim Valiyi, "Hani senin ihtiyacı olan insanlar?" dedi, "80 senede bir Vali gelince Bozkır'a, korkmuşlardır sayın Valim" diyebildim. Ne diyebiliriz ki, Bozkır'ın demek ki ihtiyacı yok(!)
En basit bir olay anlatayım bak. Beldenin birine gittik valiyle, istekleri var diye. İsteklerini sordu vali "Cip isteriz sayın valim, cip" dediler. Ben de afalladım bunu duyunca. "Yahu Hasan bunlar ne istiyor?" dedi. "Cip istiyorlar sayın valim" dedim. "Ne için istiyorlar cipi?" dedi. Ben de "Herhalde karın içinde kalınca hasta filan taşımak için istiyorlar" dedim. "Yok sayın valim Hasan Bey bilmiyor, ava gideceğiz biz ava" dediler. Av keyfiyet işi olduğuna göre, demek ki başka sorunları yok, ne söylenebilir ki!
Bozkır'ın üzerinde çok önemli bir değer var: Mustafa Öz ağabeyimiz, biz de tanıştık. Bürokraside nerdeyse herkesi tanır. Bu değere sımsıkı sarılmalıyız. Ayrıca Bozkır'da yönetici, idareci olacak kişi, gidip Konya'da Ankara'da Bozkır için dilenmeli. Dilenmeyince bu iş olmaz. Benim de bakan arkadaşım var, bir gün olsun gelip de "Hasan Abi bakandan şunu şunu isteyelim" diyen olmadı.
-Bozkır'ın sorunlarıyla ilgili tartışmalar genelde ekonomide düğümleniyor. Siz ne diyorsunuz buna?
Aslında Bozkır'da ekonomi iyi, potansiyel olarak iyi. Bozkır'da para çok, sadece yatırım yapacak bir öncü lazım. İnsanlar fabrika istiyor ama fabrika kuracak kapasite yok. Fabrika süreklilik ister. Encümen üyesiyken araştırdık zamanında ama kapasite yok. Afyon ekimi olabilir belki, dibimizde Ahırlı yapıyor, Bozkır da yapabilir. Hayvancılık teşvikleri de var, bunlar da fabrika sayılır değerlendirilebilirse.
Gurbetçinin, emeklinin parası Bozkır'da. Ama bu değerlendirilemiyor. Bozkır'ı gerçek manada düşünen işadamlarımızı tenzih ediyorum ama işadamlarımızın bazıları maalesef yalancı. İstanbul'da bilhassa fabrikası olanlar.. Meydanlarda, toplantılarda nutuk atarlar, iş icraata geldiğinde varıyoruz İstanbul'a mırın kırın etmeye başlıyorlar. Allah daha çok versin onlara ama gelsinler Bozkır'a birşey yapsınlar.
-Peki dört yıllık fakülte hayal mi Bozkır'da?
-O yapılabilir. Bozkır'lı isterse neden olmasın? İlk Selçuk Üniversitesinin bölümleri geldiğinde saçma gerekçelerle karşı çıkanlar oldu, iyi ki onlara kulak verilmedi.
-Bu konularla bağlantılı olarak yeterli kalkınma olmayışını yerel seçimlerde iktidarın desteklenmemesi olarak açıklayanlar var, sizce de böyle mi?
-Maalesef Bozkır'ın eksikliklerinden biri de bu. El gider Mersin'e biz gideriz tersine. "Benim adamım seçilsin de ne olursa olsun" anlayışından vazgeçilmeli. Seçeceğin aday hizmet için dilenci olacak dilenci. Kaymakam yol gösterici olacak ama belediye başkanının dilenci olması lâzım. Aşağıdan talep olmadıktan sonra yukarıdan kalkıp da "Bozkır'a amanın şunu verelim"demezler.
-Şöyle de bir eleştiri var, "tamam belki yerel seçimlerde Bozkır iktidar partisini desteklemedi ama genel seçimlerde büyük bir çoğunlukla iktidar partisine oy verdi. Buna rağmen aynı oranda hizmet alamadı" şeklindeki eleştirileri haklı buluyor musunuz?
Hayır, AK parti ayrımcılık yapmaz. Eğer öyle olsaydı iktidar belediye başkanını çalıştırmazdı, belediye de örneğin su tesisatı alt yapısını değiştiremezdi. Burda mesele başkanların yeterince talepte bulunmamasıdır. Hizmeti ısrarla isteyip istemediğidir.
-Peki Adalet ve Kalkınma Partisi İlçe Yönetiminin sorumluluğu yok mu?
Teşkilatlarda yönetimler değişir, kişiler değişir. Burda önemli olan belediye başkanının sorumluluğudur. Ben şahsen belediye başkanı olsam Bozkır'da oturmam, gider dilenirim. Ankara'da bürokrasinin kapısını çalarım.
-Bozkır'da özellikle köylerde nüfusun azalmasını neye bağlıyorsunuz?
Bu genel bir durum, insanlar ekmek davasına göç ediyor. Köyde ne yapacak? Bir zaman vali bana sordu "Bu insanlar neyle geçinir?" dedi. Aydın Söke ovasında çapalayan Bozkırlıdır, İstanbul'da meyve satan Bozkırlıdır, Bursa'da şeftali toplayan Bozkırlıdır, Ardahan'da kayısı toplayan Bozkırlı'dır.. Bozkır'ın köylüsü çoğunlukla ekmeğini böyle kazanır. Aslında şu anda barajlar kuruldu, su geldi, Mavi Tünel faaliyete geçti, iklim de değişecek. Konya Ovası Projesi başkanıyla hiç görüşüldü mü mesela, Bozkır'da tarıma katkısı ne olur konuşuldu mu? İlgililer görüşmezse ben görüşeyim.
- Önümüzdeki 2014 Yerel seçimlerinde kimi şanslı görüyorsunuz? Sizin partinizden de, başka partilerden de adaylar konuşulmaya başlandı, tavsiyeleriniz nelerdir?
Adaylar seçildiklerinde makamlarında oturup durmasın. Yeter gayri, Bozkırlının umudu daha fazla kırılmasın. Bu insanlar hizmet istiyor. Belediye başkanları Ankara'ya gitsinler, Bozkır'a hizmet istesinler. Makamlarında çakılıp kalmasınlar. Bozkır güzeldir. Konya'nın 31 ilçesi içerisinde en güzeli Bozkır'dır. Ama hak ettiği konumda değil. Sosyal faaliyet, şehrin tanıtımı vb sıfır. Eskiden halkın sorunları dinlenirdi arada bir toplantılar düzenlenirdi, şimdi o da yok. Belediye başkanının mevcut iktidardan olması Bozkır'ın yararına olur, çok güzel olur. Örneğin gazetelerden okuyoruz başka partilerden de çabalayan eden temiz insanlar var, haklarını yemeyelim ama mevcut iktidardan olmayınca ister istemez kopukluk oluyor.
-Peki partinizi Bozkır'da bu belediye seçimlerinde şanslı görüyor musunuz?
Bozkır adaya bakar. Aday önemli.
-Genel olarak Bozkır'a ve Bozkırlı'ya söylemek istediğiniz birşey var mı?
Bozkır'ı çok seviyorum. Hasretliğimiz var. Çocukluğumuz var, bakınca şöyle bir yıllarımız var.. Bozkır için canımız feda. Ha bir de şunu söyleyeceğim; bazı değerlerimizi sildiler. Şimdiki hükümet binasının olduğu yerde eski askerlik şubemiz vardı, o bir değerdi. Yıkıldı, silindi gitti. Çarşının ortasında eski hükümet binamız vardı, o bir değerdi, yazık oldu. Bu değerlere sahip çıkılamadı tıpkı Zengibar'ın söküldüğü gibi. Bozkır çok iyi bir yer, üretken bir yer. Elektriğini bile kendisi üretirdi ,daha geliştirilebilirdi. Bozkır'ın insanı temiz insan, çalışkan insan. İstemiyor devletten birşey, onurundan ötürü. Ama bu huydan vazgeçmek gerekir. Alnının teriyle geçinmiş, hep gurbet, gurbet, gurbet, gurbet.. Gururlu, gururundan birşey istemiyor. Şimdiki iktidarın suçu değil bugünkü durumu, biraz da girişken idarecilerin olmayışı. Biz zamanında başbakan Tansu Çiller'e kadar çıktık, o dönem ne istediysek aldık. İlginç bir anıdır, o dönem sağlık bakanlığı kayıtlarında devlet hastanemizin demirbaş kaydı yoktu; devlet kayıtlarında bile unutulmuşuz ama gidince hatırlandık. Bozkır'a çalışkan ve girişken siyasetçiler lâzım.
-Söyleşi için Bozkır Gündem Gazetesi adına teşekkür ediyoruz.
Röportaj: Ömür ÇAKMAK