Recent Comments

ÇARŞAMBA ÇAYI'NDAN TOROSLARA

Hafta sonları kaçmak istiyorsun dağların tepelerin üstüne. Bende öyle yaptım. Türbelerde inip, Hadim tarafına yola düştüm. Yollar köstebek yuvasına dönmüş. Üç yıldır aynı çukurlar duruyor. Şoförler ezberlemiş ona göre gidiyorlar. Yabancı olanlar mutlaka arabalarına çukurlara düşmekten kurtulamıyorlar. İçimden bu yolu kullanan kaç belediye var ama nedense kimse halinden şikâyet etmiyor galiba diyorum. Tepelice’ den aşağı devam ediyorum. İşte Göksu alabildiğine yeşil sanki bir göz rengi gibi kıvrıla kıvrıla akıyor. Suyun kenarlarındaki erik ve kiraz ağaçları bembeyaz çiçekleriyle oraları süslemişler. Yollar dar ve kıvrımlı olması hep kazaya davetiye çıkarır diye aklımdan geçiriyorken baktım ki en keskin dönemeçte minübis taksiyle çarpışmış. Allahtan ölü ya da yaralı yok. Neyse şikâyet etmeden devam edeyim diyorum yola.
Bahçelerde çalışmalar yoğun. Eskiden öküzler ve atlar sabanları çekerlerdi. Şimdi ise her yerden Pat pat denilen çapa makinelerinin sesi geliyor. Köylüler de teknik gelişmeye ayak uydurmuş. Sarı, beyaz, kırmızı çiçekler adeta zümrütten halıları süslemiş adeta yeryüzünü. Bahçelerin ayak uçlarında dumanlar tütüyor. Belli ki ocakta çay ve patates var. Dedemli halkı tüm dağı kiraz bahçesi yapmış. İlerledikçe Gerez bahçeleri de yarışıyor Dedemli ile. Yaşlı bir teyze yorulmuş dinleniyor ağaç dibinde. Yaşlı bir amca elinde kazma terlemiş çalışmaktan. İşte diyorum Anadolu insanı, alın teri bu. Selam verip geçerken “uğur ola” diye bağırıyor arkamdan. Bir küçük çocuk, eşeğin ardından koşturuyor elinde kavaktan değnek. Eşeğin sırtında hayvan gübresi dolu. Balık tutan gençler ellerinde oltayla bekliyorlar nehrin kenarında. Sonra Gezlevi bahçeleri görünüyor. En küçük yerleri bile kiraz ağaçlarıyla doldurmuşlar. Ağaçların diplerini kazan, genç, yaşlı ve çocuklar var. Uzaktan ikindi ezanı okunuyor. Artık Göksu’nun bir kolu geride kaldı. Biri Dedemli’ den diğeri Gezlevi’ den çıkıyor biliyorsunuz.
Yerel seçimler sonrası yakın kasabaları dolaşıyorum. Belediyeler genelde bahar temizliği yapıyorlar. Yeni kazanan yerlerde işe girmek için heyecanla bekleyenler, bir taraftan da işlerinden çıkmak istemeyen işçiler tedirgin. Sohbetleri hep politika olmuş. Onları geride bırakıp, yaylaları dolaşıyorum. Karlar dağların tepelerine kadar gitmiş. Eteklerinde bembeyaz mavi, sarı, kırmızı çiğdemler, kar çiçekleri, menekşeler, nergisler, papatyalar… Kurumuş nevruz çiçekleri, çiğirdik çiçekleri. Kar suyundan oluşmuş gölcüklerin üstünde Angut kuşu ve yeşil ördek nazlı nazlı yüzüyorlar. Bizi görünce kaçıyorlar başka bir birikintiye. Her taşın altından sular çağlıyor, neşeden her yerde kuş sesleri. Perşembe Pınarı’nın başında azığımızdaki olanları açıp yiyoruz. Camiyi seyrediyoruz. Bu dağın başına ne kadar güzel cami yapmışlar.
Coşkun akan suların yanına varıp kenarındaki sarıçiçeklerle resim çekiniyorum. Dolduruyorum kara çaydanlıktan demli çayı. Çayın rengi daha da güzelmiş burada. Havasından mı suyundan mı bilmiyorum.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.
...

buttons=(Accept !) days=(20)

Bozkır Android Uygulamasını Telefonunuza indirin!!!
Accept !